Bu konuyu yorumlamadan yapamadım.

Trump ’un Zelensky ’e yaklaşım tarzı asla kabul edilemez, ömrümde ilk defa böyle bir şeye şahit oldum tam bir skandal. Kameraların önünde iki kişi karşılarındaki devlet başkanını bir çocuk gibi aşağılayıp azarladılar. Azarladıkları kişi, sadece o devlet başkanı değil onun temsil ettiği ülkenin insanlarıdır.

Zelensky ’nin de vasıflı bir devlet başkanı olmadığı maalesef ki her halinden anlaşılıyor. Bir devlet başkanı, ülkesinin geleceği ile ilgili bu derece kritik konuları kameraların önünde yapmaz, o ergen kıyafetlerini önemli devlet görüşmelerinde kullanmaz, sakallı olmaz.
Hiçbir devlet başkanı ellerini o şekilde göğsüne kavuşturan vücut pozisyonu almaz, otururken bacaklarını arkaya atmaz, parmaklarını birbirine kavuşturmaz.
Vücut dili bilen kişilerin ilk anda gözüne çarpan o işaretler o kişinin o toplantıda ne kadar ezildiğinin bir göstergesidir. Bir devlet başkanı bu basit işaretleri bilecek kadar vücut dili eğitimi almış olmalıdır.

Ukrayna – ABD Gerginliği Üzerine Bir Analiz

Hiçbir devlet başkanı; karşısındaki başkan yardımcısı bir bürokrat ile muhatap olmaz, onun muhatabı diğer devletin başkanıdır.
Kendisini kameralar karşısında o konumda bırakması bile çok üzücü bir durum. Zelensky; belli ki ülkesini yönetebilecek niteliklere sahip biri değil. Kazamayacağı bir savaşı beş yıldır sürdürmesinden de bunu biliyoruz zaten.
Zelensky, Rusya ile anlaşma yapmak yerine koynuna sığındığı emperyalizmin gerçek yüzünü şimdi görmüştür. Rusya’ya karşı ülkesinin kaybettiklerinin yanında şimdi de yüz milyarca USD lik kıymetli maden rezervlerini “kendini koruduğunu düşündüğü” kapitalizmin acımasız gücüne kaptırmıştır.

Trump ’un kontrolündeki ABD, yaptıkları ve yapacakları ile büyük Türkiye olmaya aday gibi gözüküyor.

Diğer taraftan Trump ‘un ABD askerini Dünyadan çekme, en azından azaltma stratejisine destek vermemek te mümkün değil, Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’nin kendi halkının önemli bir kısmı yoksul, bir kısmı aç, hiçbirinin sosyal güvencesi yok ve parası olmayanlar ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyorlar.
Sokaklarda yatan binlerce evsiz var.
ABD halkına harcanması gereken onca paranın onların dışında başka yerlere harcanması; Trump’ı oraya taşıyan en büyük nedenlerden biri.
İlk Trump başkanlığının sebebi de bu idi, o dönemde yapmış olduğum ABD iş seyahatlerinde sohbet ettiğim halkın asıl talebinin jandarmalığı bırakıp halka odaklanılması olduğunu ben de net olarak görmüştüm.
ABD halkının büyük ekonomik sıkıntıları var ve ABD merkezi hükümeti zenginliğini artık içeriye kendi halkına yöneltmeli. Muazzam ABD gelirlerinin en azından bir kısmı halkın refahını arttırmak için kullanılmalı. Devletler bu nedenle varlar zaten.

Trump’un tarzı elbette eleştirilmelidir, ancak bazı konularda onun bu iş adamı yaklaşımına katılmamak ta mümkün değil.

ABD, kapitalizmi; global ölçekte kendisini hakim kılabilmek için dünyanın her yerinde 175.000 asker bulundurmaktadır. 80 ülkede 750’ye yakın askeri üssü bulunuyor ve bunlara en zengin batı ülkeleri de dahil. Yani ABD; batının da savunmasını üstlenmiş durumda. Trump’ın karşı çıktığı konulardan biri de bu. Ben de onun yerinde olsam aynı şeyi yapar, halkımın refah seviyesini arttırmaya kendimi odaklardım.

En büyük 6 ABD üssü ve oldukları ülkelere bakarsanız şaşırtıcı gerçekten.
Ülke                Üs Sayısı    Asker Sayısı
Almanya               122             38.700
Japonya                  98             54.000
Güney Kore            80             28.500
İtalya                      47             12.600
İngiltere                 10              10.000
İspanya                    4                3.500

Hadi Orta Doğuyu anladık ta neden ABD nin en büyük askeri gücü bu en büyük AB ülkelerinde ??

Trump’ın yaklaşımına Avrupa Topluluğu açısından bakalım:

Önce AB kendi savunmasını üstlenmelidir diye ortaya çıktı, ardından gümrük duvarları konusunu gündeme getirdi. Rusya’ya karşı ABD ile birlikte cephe açmış olan AB‘yi bir anda yok farz ederek Rusya’nın yanına aldı. Ukrayna’yı 3. Dünya savaşı çıkartmak isteyen ve elinde kartı olmayan aciz bir ülke olarak neredeyse düşman ilan etti.

Bu durum bana göre NATO’nun bittiğinin de felsefi olarak ilan edilmesi demek.

AB; şimdi kendi içinde daha çok kilitlenerek dış politikasında ABD etkisini azaltmalı ve kendi başının çaresine bakacak yeni politikalar geliştirmeli. Bunun başında Rusya ile bozulan ilişkileri düzeltmek geliyor.

AB; kendi kuruluş vizyonundan oldukça uzaklaşmış bir görünümdeydi.
AB nin ilk kuruluşu; AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) bazlıdır. Ortak pazar oluşturarak genel giderleri azaltmak ve dünya piyasalarında ABD ile fiyat rekabetine girebilmek üzerine kurugulanmıştır. Bu sebeple önce aradaki gümrük duvarlarını kaldırarak ortak maliyetleri azaltmış, sonra sınırları kaldırıp Euro adındaki ortak para birimi oluşturarak USD ye rakip olmuştur. En sonunda kendini AT adında siyasi bir oluşuma çevirmiş ancak ortak bir ordu kurmamıştır.
O dönemin son derece vizyoner olan politikacıları hala varlar mı bunu hep birlikte göreceğiz. Bu yeni durum AT için de yeni bir silkelenme ve örgütlenme ihtiyacını yanında getiriyor.

ABD; Ukrayna’nın madenlerine el koyarak savaş ganimetini fazlası ile almış olacak. İşgal ettiği Ortadoğu petrol zengini ülkelerin petrolüne yaptığının benzerini orada da yapmış olacak. O ülkelerin petrolü, savaş tazminatı adı altında yıllardır dünya piyasalarının altında fiyatlarla ABD ye akıtılıyor. Ancak AB için Ukrayna oldukça ağır bir maliyet oluşturdu.
Savaştan önce zaten yüksek olan AB sınai üretim maliyetleri, Rusya-Ukrayna enerji akışının kesilmesi ile iyice tavan yaptı.

ABD tarafından en başından beri istenmeyen; Rusya doğalgazını direkt olarak Almanya’ya getirmesi planlanan “Kuzey Akım Projesi” Ukrayna işgali sonrası tamamen durduruldu. Kuzey Akım’a kimin yaptığı hala meçhul kalan sabotajlar da yapıldı.
Enerji maliyetindeki artış, AB ekonomilerini krize sokmuş durumda. Yakın zamanda nükleer santralları kapatma kararı almışlardı, tüm araçlarını elektrikliye çevirme kararı aldılar ama yeterince elektrik üretemiyorlar. Uzun vadede bu durum nükleer enerjinin yeniden canlandırılıp iyileştirilmesi ile çözülebilir ancak orta vadede Rusya ile ilişkileri düzeltmekten başka çareleri yok.

İngiltere’nin AB den çıkma kararı da ayrı bir konu

O dönemde İngiltere’yi çokça eleştirmiştim, Facebook duvarımı takip edenler bilirler, uzun vadede İngiltere için vizyonu olmayan hatalı bir karar olarak görmüştüm, sanırım pek te yanlış görmemişim.
Bu tür önemli kararlar akiller tarafından alınmalıdır, halkoyuna sunulamaz, sunulmamalıdır, ama halk oylaması şeklinde yapılan Brexit, maalesef (bence) İngiltere’nin AB den çıkma sonucunu getirdi 🙁

Bir başka konu da Dünyadaki parasal sistemi idare eden iki ailenin olduğudur.
Her ikisi de R ile başlayan bu iki ailenin biri Londra’da yer alır ve “City of London” olarak tabir edilir, diğeri ise Texas kökenlidir ve Dünyadaki petrol işlerinin önemli bir kısmını elinde bulundurur.
Bu iki aile arasında da birbirlerinin ayağına basmayan bir rekabet olduğu bilinir. Dünyadaki paranın önemli bir kesimini bu iki gurubun yönettiği bilinir. Hatta ABD merkez bankası FED i de bu iki ailenin yönettiği söylenir.

ABD kökenli R (Rock) gurubunu temsil ettiği söylenen Trump ’un yeniden iktidara gelmesi ile finans piyasalarında da bazı gizli savaşlara da tanık olacağız gibi görünüyor.
Trump’a kimlerin suikast girişiminde bulunduğu henüz ortaya çıkmadı. Bu da saldırının son derece profesyonelce yapıldığını gösteriyor. Trump ‘un ABD merkez bankası FED ile ilgili önümüzdeki yıllarda ne tür kararlar alacağını merakla bekliyor olacağım.

Son gelişmelere Rusya ve Ukrayna cephesinden baktığımız zaman ise:

Bu devirde bağımsız bir ülkenin işgal edilmesinin asla kabul edilemez olduğu bir gerçektir. Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali yasa dışıdır, Ukrayna’nın elbette kendini sonuna kadar savunma hakkı vardır. Her iki ülkeden masum insanlar yıllardır ölüyor, sakat kalıyor veya zorluklar içinde yaşıyorlar. İmkanı olanlar ülkelerinden kaçtılar, ülkemize sığınmış pek çok Ukraynalı veya askere gitmeyen genç Rus olduğunu biliyoruz.

Ama maalesef durum şu ki; Ukrayna’nın Rusya ile savaş öncesi girmek istemediği müzakere zemini, bu savaşın önünü açmış gibi duruyor.
Glasnost ve Perestroyka ile birlikte SSCB nin yıkılması sonucu bağımsız bir Ukrayna devleti ortaya çıkmıştı. Ancak uzun yıllardır birbiri ile karışan, aynı dili konuşan, benzer kültürel özelliklere sahip olan halk, belirli bölgelerde ayrışamadı ve Rus çoğunluğun yaşadığı bazı Ukrayna şehirleri oldu. Bu da çeşitli demografik sorunlara yol açtı. Rusya bu şehirlerin kendi hakimiyetinde olmasını, o bölgelerdeki Rus halkına baskıların uygulandığını iddia ediyor. Doğru veya yanlış olduğunu iddia edecek kadar bilgi sahibi değilim ancak sorunlardan biri bu.

Asıl sorun Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesi. Rusya, bunu savaş sebebi sayacağını önceden ilan etmişti.
2021’in sonu ve 2022’nin başlarında Rusya; ABD ve NATO’ya güvenlik garantileri talep eden belgeler sunmuş ve bu belgelerde, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağına dair yasal bir taahhüt verilmesini istemişti. Ancak NATO ve Batılı ülkeler, her ülkenin ittifaklara katılma hakkı olduğunu vurgulayarak bu talebi reddetmişlerdi.
Putin, 21 Şubat 2022’de yaptığı konuşmada Ukrayna’nın NATO üyeliğinin Rusya için doğrudan bir tehdit oluşturduğunu ve bu nedenle önlem almaları gerektiğini söyledi ve bundan üç gün sonra, 24 Şubat 2022’de, Rusya Ukrayna’ya savaş açtı.
Rusya; haklı olarak kendi sınırlarına dayanmış bir emperyalizm istemiyor, arada tampon ülkelerin olmasını şart koşuyor.

NATO zaten Rusya’ya (SSCB) karşı kurulmuş bir pakt.
Bu soğuk savaşı Baltık Ülkeleri, Rusya’ya sınırı olan Nordik Ülkeler ve Gürcistan’da da görüyoruz. Batı emperyalizmi buralara kadar ulaşarak Rusya’yı tamamen kuşatmak istiyor, ancak Rusya’nın akil devlet anlayışı olanların farkında ve yumurta kapıya dayanmadan önce önlemler alıyor.
Rusya; Ukrayna’nın AB’ ye üye olmasına karşı değil, bu durumun Ukrayna’nın kendi egemenlik sınırları içerisinde olduğunu kabul ettiğini beyan etti zaten. Ukrayna, AB ye üye olabilir. Ancak konu NATO olunca bu durum farklı, çünkü NATO dediğimiz şey esasında ABD demek, ABD emperyalizminin ordusu demek. Ukrayna’daki ABD üsleri demek.

Bundan sonra neler olacak?
İş hayatı bundan nasıl etkilenecek ?

Bu makale yeterince uzun olduğu için kesmek durumundayım, belki onu da başka bir makalede kendime göre analiz ederim.

Kısa bir not vermek gerekirse geçen haftaya göre Türkiye’nin önemi AB için çok daha artmıştır, umarım ülkemizi yönetenler de bunu uzun soluklu olarak değerlendireceklerdir
ÖA