Toksik Liderler – Özhan Atalay Yönetim Danışmanlığı
Önceki hafta “Toksik Liderler” hakkında okuduğum bir kitap bana bu konuya ne kadar az değinmiş olduğumu hissettirdi ve bir makale de ben yazmaya karar verdim.
Uzun yıllar iş hayatında değişik kademelerde tecrübe kazanmış biri olarak ben de pek çokları gibi toksik liderler ile karşılaştım. Yöneticinin Başarısızlık Rehberi adlı kitabımda değişik bölümlerde bu konuya değinmeye çalışmıştım.
Bu tür kişileri tanımakta ve dikkatli olmakta büyük yarar görüyorum.
Egosundan kaynaklanan yıkıcı davranışları nedeni ile organizasyonuna istemeden de olsa zarar veren kişilere toksik lider diyebiliriz.
Toksik liderler; davranış kalıpları ile tüm organizasyonu yok edebildikleri gibi başarılı olanları, onu sadece kendi vizyonları kadar ileriye taşıyabilir, kendi vizyonlarını aşan kısımlarda diğerlerini durdurma ve engel olma yolunu seçerler.
Başarılı olsunlar veya olmasınlar, toksik liderleri diğerlerinden ayıran başlıca faktör; onların tüm kararlarını öncelikle kendi menfaatlerini gözeterek egosal olarak aldıklarıdır.
Bu kişilerin özellikleri konusunda daha derin ve akademik bilgiye ulaşmak isterseniz Dr. Tunç Biçer ’in Tüm Özellikleriyle Toksik Lider adlı kitabını okumanızı öneririm. Ben bu makalede sadece kendi tecrübelerimden örnekler vermeye çalışacağım.
Bir iş yerinde performansınız ne derece iyi olursa olsun bir toksik lidere yakalandığınızda çabalarınız fayda etmez hatta ters teper, mobbinge uğrarsınız, maniple edilirsiniz.
Toksik liderler; tamamen kendi ihtiyaçlarına odaklanmış liderlerdir, bu nedenle firma için iyi şeyler yapsanız dahi onların şahsi çıkarlarına ters düşüyorsanız sizin ayağınızı kaydırmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Toksik in tanımını burada yapmıyorum, web de geniş bir kaynağa erişmeniz mümkün.
Pratikte karşılaşmış olduğum ve toksik olarak nitelendirebileceğim liderleri üç ana guruba ayırabilirim;
- Gücü elinde bulunduran başarılı toksik liderler.
- Gücü elinde bulunduran ancak başarısız toksik liderler
- Sinsi ve toksik yöneticiler
1. Gücü elinde bulunduran başarılı toksik liderler.
Bunlar gerçekten güçlü, iş yerlerinde başarılı insanlardır. Ancak yanlarında insan barınamaz, çalışanları ruh hastası haline getirirler. Büyük egoları vardır. Bu tür işletmelerde sürekli personel değişikliği olur. Aşırı kontrolcülerdir, kimsenin yaptığı işi beğenmezler, kendileri dışında üretilen fikirleri kabul etmezler, toplantılarda hükmedici ve ezicidirler, başkalarının konuşmasına izin vermezler. Aşırı egoları ve narsistik yapıları daha ilk görüşte anlaşılır. Çevrelerindeki herkese hırsız, tembel, yetersiz, aptal muamelesi yaparlar, olağanüstü başarı gösteren kişilerin başarılarını görmezden gelirler.
Bunlar patron da olabilir işine uzun yıllar yapışmış üst düzey yöneticiler de olabilir.
“Türk Patronlar” dediğimiz bir grup var ve özellikle sonradan görme tabir edilen önemli bir bölümü de bu sınıfa giriyor. Bu tür kişilerin çocuklukları kırsal alanda ve fakirlik içinde geçmiştir, anne ve babalarından genellikle utanırlar. Ellerine para geçince bunun gücünü kullanarak içsel acılarını azaltmaya çalışırlar. Yöneticinin Başarısızlık Rehberi adlı Kitabımda 3. Bölüm Egoları Yüksek Bir Patrona Denk Gelmek ve 19.Bölüm Sözünde Durmayan İşverenler konularında bu konulara bi tarafından dokunmuştum.
Toksik lider patronunuz olduğunda yapabileceğiniz tek şey kalıyor, işten ayrılmak. Ancak bu da oldukça riskli bir şey, iyi bir iş bulmadan bir ayrılık iş hayatında tökezlemenize sebep olabilir, uzun süre işsiz kalabilir veya o standartlarda iş bulamayabilirsiniz. Toksik patronlarla çalışmayı başarabilenler bir süre sonra vurdumduymaz, ezik, umursamaz, sadece denileni yapan memurlar hale geliyorlar.
Başarılı olduğunuzu düşündüğünüz ve henüz ayrılma kararı almadığınız bir dönemde bile bir patronu bir sebep ile kızdırdığınız için mobbing görmeye başlamanız ve siz ayrılmamakta ısrar ederseniz işten çıkartılmanız da başka bir konu.
Toksik Lider tanımına giren pek çok profesyonel yönetici de tanıdım. Bu tür yöneticiler kendilerini adeta patronun sağ kolu olmaya adarlar. Patron karşısında ezilir ancak ekibi ile baş başa kaldıklarında ezici ve acımasız bir hale bürünürler. Yapılan şeyleri takdir etmeyi bir tarafa bırakın beğenmezler. Kendisine ileride rakip olabilecek, tehdit olabilecek kişileri belirleyip onları izolasyon kıskacına alır gizlice mobbing uygularlar. Onları toplantılara çağırmaz, fikirlerini sormaz, personeli ile onların gıyabında toplantılar yapıp personeline emirler verirler. Ancak departman performansında bir düşme söz konusu olduğunda sizi suçlar, sizin yetersizliğinizden dolayı el atma mecburiyetinde kaldıklarını iddia ederler.
Bu tipler gece geç saatlere kadar çalışırlar, tatile çıkmazlar, aylarca birikmiş izin hakları vardır ama kullanamazlar. Gece saatlerinde siz yokken masanızı, çekmecelerinizi kurcalarlar, patronlara ne derece işe sadık kişiler olduklarını sürekli ispat etme çabasındadırlar.
Bu tür kişiler işlerinde başarılılardır da. En ince detayına kadar işe hakimdirler. Sadıklardır, o firmadan ayrılıp başka bir yere gitmeyi düşünmezler. Bu özellikleri nedeni ile işverenler tarafından sevilirler.
Böyle kişilerin yönettiği firmalardaki en büyük sorun, iyilerin mobbinge uğrayarak ayrılması, her ayrılıkta bu tiplerin pozisyonlarını daha da sağlamlaştırması, firmanın tek bir kişinin bakış açısında gittiği için bir türlü gelişememesi, yeterince büyüyememesidir.
2. Gücü elinde bulunduran ancak başarısız toksik liderler.
Bu tip kişiler ikinci veya üçüncü kuşak yöneticiler arasında daha çok görülüyor. O işi kuranlar onlar değillerdir. Yurt dışında okumuş, birkaç tanıdık firmasında iş öğrensin diye geçici görevler yapmış, steril yetiştirilmiş, snop ve zekidirler. Vizyoner bir görünüm çizerler ama ayakları yere de basmadığından gerçekleri pek göremezler. Çoğunlukla uzun vadeye ve teknolojiye odaklıdırlar. Diğer insanlara ve başka fikirlere saygısızlardır. Hatta bu toksik yaklaşımları, kendi ebeveynlerini de beğenmeyecek kadar ileri seviyededir. İşini o derece büyütmüş baba, amca, eskimiş uzman veteran yöneticileri beğenmezler. Onların konulara yaklaşımlarını alaycı bir üslupla küçümserler.
Bu tür kişiler firmada bazı dinamikleri bozma eğilimine girer ve bunun farkında olmazlar.
Bence en tehlikeli grup bu gurup, çünkü firmalarını batırabiliyorlar. Kitabımda “İmkansızları Başaran İnsanlar” adlı 65. bölümde bu guruba değinmiştim.
İkinci veya üçüncü kuşak liderlerin arasından oldukça başarılı olup aile firmalarını kat kat ileriye götürebilenler çıkabildiği gibi, liderlik veya iş adamı özelliği taşımadığı halde o kadroya helikopter inişi ile oturmuş toksik liderler de çıkabiliyor. Yurt dışında okumanın, çok iyi lisan konuşmanın getirdiği sanal vizyon ve sunulmuş gücün getirdiği cesaret ile firma sistemini yargılıyor, hatalı kararlar alıyor, kimseyi dinlemiyorlar. Bu tip kişiler o derece karışık ve vizyoner yaklaşımlar yapabiliyor ki etrafındakiler ne demek istediklerini dahi anlayamıyor, susmak zorunda kalıyorlar. Esasında yaptıkları şey, olabildiğince anlaşılmaz olup kendilerini olduklarından daha iyi göstermek ve bunun anlık tatminini yaşamak.
Bu tip kişilerin yönetime talip olduğu firmalar ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa geçemiyorlar.
Bir yönetim danışmanı olarak bu tür firmalardan çağrıldığım çok oldu. İlk yaklaşımları; sorunlarını anlatarak dertlerine çare bulunmasını istemeleri. Başta büyük bir ilgi bombardımanı yapıyor zamanlarının çoğunu sizinle geçiriyorlar. Ancak onları beklemedikleri asıl sorunlar ile yüzleştirdiğinizde ghosting tabir edilen bir şekilde iletişimi keserek yok olma yolunu seçiyorlar. Toksik olmayan liderlerin yönettiği firmalarda ise tüm bakış açıları masaya yatırılıyor ve diğer yöneticiler ile kıran kırana tartışılıyor, test ediliyor, mükemmelleştiriliyor, firma adım adım daha iyi bir yola giriyor.
3- Sinsi ve Toksik Yöneticiler
Bunların da iki türü var, başarılı olanlar ve kendi başlarına bir başarıya imza atamayacak olanlar. Birinci bölümde dokunduğum konu.
Başarılı olan çeşidi; kendini çalıştığı firma ile var ediyor, gece gündüz demeden çalışıyor, patronlar onlardan vaz geçemiyorlar. Onlar firmada yaptıkları ile kendilerine rakip bırakmıyor, herkesi eziyor, kaçırıyorlar. Bu kişiler patronlar tarafından da sadakatleri nedeni ile korunuyorlar. Bu tür insanların bir özelliğine kitabımda “Kronik Fazla Mesaiciler” bölümünde de yaklaşmıştım.
Kendi başlarına var olamayan bir grup daha var ki bu grup ancak başkalarının üzerine tutunarak yaşayabilen kişilerden oluşur. Bu tür kişilerin firma sahipleri veya organizasyonun içinde kurdukları ilişki ağı, onlara diğer kişilerin sevgi ve saygısını kazandırır. Bu sevgi ve saygı sayesinde güvenilir, dürüst ve iyi kalpli görünürler. Esasında firmaya ve size zarar verdiklerini ya anlamaz ya da çok sonra anlarsınız
İyi okullarda okumuş, akıcı derecede yabancı dil bilen, güzel bir ses tonu ile konuşan, vakur görünümlü, şık giyinen, prezantabl, sakin, kimse ile şahsi çatışmaya girmeyen tiplerdir. Bunlar firmaya içten içe zarar verirler ve ayıklanmaları gerekir. Ancak neredeyse her firmada bir şekilde kendilerine yer bulmuşlardır.
Bu guruba ait kişilerin kariyerlerinde şahsi özel bir başarı bulamazsınız ancak geçmişte güzel pozisyonları işgal etmişlerdir. İnsanlar onların bu pozisyonlar sebebi ile geçmişlerinde başarılı olduklarını var sayarlar. Bunlar grup çalışmalarının arkasına sığınarak ve başarılı kişilerin fikirlerini çalarak güvendikleri ortamlarda esasında o fikrin babası onlarmış gibi sunarlar.
Bu grup; başkalarının eksik yönlerini sistematik bir biçimde not edip onlarla dost canlısı gözükürken bu bilgileri her fırsatta gizli gizli üst yönetim ile paylaşırlar. Bu kişiler, başarılı kişilerin arkasından gizliden gizliye öyle toksik bir hava yaratırlar ki o diğer kişi sanki onun destekleri sayesinde başarılıymış gibi görünüyor gibi olur.
Onlar sanki başarılı kişilerin esasında kendi başlarına çok ta yeterli olmadıkları, ancak onların sayesinde eksik taraflarını toparlayabildikleri türünde yalanları sinsice yayarlar.
Son derece sinsi olan ve başkalarına yakın dost gibi davranarak onların güvenini kazanıp kendilerine bir varoluş alanı yaratan bu kişilere psikolojide “Karanlık Empat” deniliyor.
Toksik liderleri normal liderlerden ayırt edebilmek ve onlara karşı gizlice önlemler alabilmek; gerek iş yeri sahipleri, gerek yöneticiler, gerekse çalışan personel açısından kritik önem taşımakta
Özhan Atalay
Ağustos 2024