Şu dönemde para piyasalarında işlem yapmadan önce bazı noktaların üzerinden yeniden geçerek hafızalarımızı tazelememizde yarar var.
Öncelikle böyle kriz dönemlerinde ani değişiklikler yapmanın doğru olmadığı, para piyasaları yorumcuları tarafından belirtilir. Böyle durumlarda panik alım veya panik satımlar başlar, sürü psikolojisi ile herkes bir tarafa yönlenir, bir müddet sonra sular durulur piyasalar normale döner ve alan yüksek fiyattan aldığı, satan düşük fiyattan sattığı ile kalır. Asıl zararlar bu tür çalkantıların olduğu dönemlerde gerçekleşir.
Ancak, içinde bulunduğumuz dönem; gerek ülkemiz gerekse dünya açısından konjonktürel değişiklikler içeriyor bu sebeple yatırımlara da yeniden bakmak ve düzeltmeler yapmak gerekebilir.
Ben kendime göre tüm enstrümanların risk ve fırsatlarını yatırım tavsiyesi olmadan yorumlamaya çalışacağım. Geleceği kimse bilemez, ancak gelişmelere bakarak bazı şeyler öngörülebilir.
Öncelikle yatırımları kısa, orta ve uzun vadeli olarak üçe ayırarak değerlendirmek en doğrusu. Kısa vade 3-6 ay, orta vade bir yıl, uzun vade ise beş yıl olarak düşünülebilir.
TÜRK LİRASI
Türkiye özelinde bakarsak Türk Lirasının değerinin uzun süredir olması gerekenin üzerinde tutulduğunu, dövizin doğal artışının baskılanarak fiyatının enflasyonun altında kaldığını görüyoruz. Yüksek enflasyon; denk getirilemeyen devlet bütçesinin finanse edilmesi için karşılıksız para basılmasından kaynaklanıyor. Döviz artışı kontrollü tutularak enflasyon zorlama tedbirlerle durdurulmaya çalışılıyor. Bu bir dönem için yapılabilecek bir şey, önceden de yapıldı ancak sürekli olarak dövizi baskı altında tutabilmek mümkün değil. Bu konuyu pek çok sefer yazdığım için yeniden girmiyorum ancak orada patlamaya hazır bir balonun olduğunu da yeniden hatırlamamız gerekiyor. Sürekli baskı ile tutulan dövizin patlama riski artarak devam ediyor. Bu nedenle orta ve uzun vadede varlıkları TL bazlı değerlerde tutmak bana göre ciddi riskler içermektedir. Kısa vadeli ve ihtiyaçlar için bir müddet TL tutulabilir.
TUSİAD ile başlayan, ardından belediyeler ile devam eden siyasal gelişmelerin Türkiye’nin CDS risk primlerini arttıracağını, ülkeye yabancı fon gelişinin daha da zorlaşacağını, carry trade tabir edilen ülkeler arasındaki faiz farklarından kazanç sağlamaya yönelik kaynakları ve borsadaki yabancıları kaçırıcı etki yapacağını söyleyebiliriz. Bu durumun dövize olan talebi sürekli canlı tutacağını öngörebilmek mümkün.
BORSA ISTANBUL (Hisse Senetleri)
Yukarıda belirttiğimiz konular sebebi ile Borsa İstanbul’un da önümüzdeki dönemde risk unsurları içerdiğini söyleyebiliriz. Borsa İstanbul’un riskleri sadece yabancı fonların çıkışı değil. TÜSİAD’ın anayasal haklar çerçevesinde kamuoyuna yapmış olduğu basın açıklaması karşısında başkan Orhan Turan ve YİK başkanı Ömer Aras hakkında, ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla 5 yıl 3 ay hapis istemiyle kamu davası açılması yeni bir yaklaşım seviyesini getirmiş olabilir. TUSİAD ın böyle bir açıklama yapması, Türk iş adamlarında bıçağın artık kemiğe dayandığının göstergesidir. Açıklama yapanlar sadece sözcülerdir. BIST 100 endeksi içerisinde yer alan pek çok firmanın TÜSİAD üyesi olduğunu biliyoruz. Bu şartlar altında ülkede yapılacak yeni yatırımların ertelendiğini görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Hisse senedi piyasaları; umudu ve gelecekte olabilecek gelişmeleri dikkate alarak fiyatlandığından bu durumun olası etkileri göz ardı edilmemelidir.
Borsa daha da düşer mi, eğer düşerse nereye kadar düşer sorusunun cevabını verebilmek için öncelikle şirketlerin bilanço değerlerinin ne olduğuna bakmak gerekiyor. Bir firmanın elinde pek çok attif var, makina parkı, bina, stoklar, alacaklar vs vs. Hepsinin bir değeri var ve borsa endekslerinin bu değerlerin altına inmesi normal koşullarda mantıklı değil. Satar tüm hisse senedi sahiplerine ödersin mantığında. Borsada kote bir firmanın 1000 TL nominal değerindeki bir hissesinin bunun altına düşmesi o firmanın gerçek değerinin düştüğünü göstermez. Elindeki değerleri 100 birim olan bir firmanın borsa fiyatlaması bazen 60 birim de olabilir, 160 birim de olabilir asıl değeri 100 birimdir. Kalanı gelecekte yaşanması beklenen öngörülerdir. “Piyasa Değeri / Defter Değeri oranı” (PD/DD) olarak nitelenen bu ölçütü BIST Endeksleri ölçeğinde değerlendirirsek BIST-30 endeksinin nominal değerine göre % 62, BIST-100 endeksinin % 160, BIST Tüm Hisseler endeksinin ise nominal değerlerine göre % 184 daha yüksek fiyatlandığını görebiliriz. Diğer bir deyiş ile borsada işlem gören hisse senetleri, olması gerekene göre % 184 daha yüksektir. Dediğimiz gibi bu yükseklik, firmalarda beklenen olası pozitif gelişmelerin bir sonucudur. Bu pozitif beklentilerde olacak değişiklikler, ister istemez fiyatlara yansıyacaktır. Bu bakış açısı ile yine en sağlam hisseler BIST- 30 firmalarında gözükmekle beraber hepsinin düşme riski olduğu söylenebilir.
Not : Hisse senedi fiyatlamasında tek kriter bu değil, enflasyon oranı, döviz kurları, borsa dışında olan kaynakların borsaya yönelmesi gibi pek çok etken endeks oluşumunda rol oynuyor
Not: Hisse bazında bakıldığında şu anda pek çok hisse de olması gereken değerin (1’in) altında. Bu hisseler arasında para kazandıracak fırsatlar olduğu da kesindir ancak genel yaklaşım ile Borsa İstanbul endekslerine yapılacak yatırımlar kısa dönemde risk altındadır görüşündeyim.
ENDEKS | MEVCUT | PD/DD | NOMİNAL DEĞER |
BIST 30 | 10.940 | 1,62 | 6.753 |
BIST 100 | 9.860 | 2,60 | 3.792 |
BIST ALL | 11.460 | 2,84 | 4.035 |
ALTIN
İç piyasalarda gram altın olarak TL ile değil, uluslararası piyasalarda ons altın bazında takip edilmesi gereken bu değer, tarihinde ilk defa 3.000 $ ın üzerinde kalabilmeyi başardı. Yurt dışı piyasalarda ons bazında belirlenen altın fiyatını TL olarak takip etmek sizi yanıltır. USD fiyatı yükseldiğinde Gram altın da yükseliyor zannedebilirsiniz halbuki o düşüyor da olabilir. Altın yatırımı konusunda ilgilenen kişilerin şu makalemi okumalarını öneririm
Bu güne kadar ons altın 3.000$ ı gördüğünde hemen ardından fiyatı 2.600, 2.700 lere düşüren kar realizasyonları gelirdi. Bu kez öyle olmadı. 14 Mart tan itibaren ons altın 3.000 in altına bir türlü inmedi ve hatta ABD (NY) borsaları açıldığında bu fiyatlardan düzenli alımlar da yapıldığını da görüyoruz.
Trump ’un yönetim tarzı, Suriye-Gazze, AB de olanlar dünya piyasalarını sürekli bir bilinmezlik tabanı üzerinde tutuyor. Bilinmezlik risk demek, risk olduğunda kıymetli metaller de değerlenmeye başlıyor çünkü diğerleri kağıt onlar gerçek. USD endeksi hala 103 te olmasına rağmen USD den kaçışı da doğuruyor. Bu sebeplerle altının daha da ileri gitmesi muhtemel, şu dönemde elde bulundurulabilir ama bir yıllık bekleme süresini de göz önüne almak lazım.
GÜMÜŞ
Dinamikleri altından daha farklı olsa bile gümüşün fiyatlanması, altını daha geç ve sert adımlarla olarak takip etmekte. 2018 başından bu yana altın ve gümüiş fiyatlarını birbiri ile kıyasladığımızda arada bir oran koruduklarını görüyoruz. Gümüş fiyatları ons bazında son beş yıldır altının 1/81 i değerinde dalgalanıyor. Bu oran bazen düşüyor bazen yükseliyor. Şu anda altın/gümüş fiyat oranı 1/87 gibi. Bu da kabaca gümüş fiyatının altına göre % 6 daha düşük değerde kaldığını gösteriyor olabilir ve bu sebeple sepetin bir kısmına gümüş veya gümüş fonu eklenebilir.